Komşu Köyler

Polenezköy, İstanbul'un arka bahçesinde doğanın yeşilini korumayı başardığı, insanın gerekli saygıyı gördüğü nadir yerlerden biridir Polonezköy. Köye gelmeden, etrafı çam ağaçları ve yeşilliklerle çevrili yollardan geçerken kendinizi bir anda İstanbul'un kalabalıklığı, gürültüsü ve stresinden arınmış hissedersiniz. Köye hemen girişte sizi kilise ve mezarlık karşılar.Yüz metre kadar sonra köyün ufak meydanına geldiğinizde, burada kiralanmayı bekleyen atlarla karşılaşırsınız. Aynı zamanda faytonla bölgede gezi imkanı da mevcuttur...
Polonezköy'de hafta sonu tatili, günübirlik gezi, piknik, mangal keyfi, kaliteli ve lüks restoranlarda akşam yemekleri, düğün ve muhtelif partiler gibi pek çok imkanı değerlendirebilirsiniz.
Ağva, doğanın bütün hünerlerini sergilediği bir yeryüzü cenneti... Ağva, yemyeşil bir ormana yaslanmış, masmavi bir
denize yüzünü dönmüş, iki nehir arasında kalmış bir doğa harikası.... Ağva, dört mevsim boyunca şehrin karmaşasından kaçmak isteyenleri kendine çekiyor. Çok kısa bir yolculuk sonunda Ağva 'da bambaşka bir dünyaya kucak açmak ve rüya gibi bir tatil yaşamak mümkün.

İstanbul'a sadece 97 km uzaklıkta bulunan Ağva, huzur içinde bir tatil için ideal fırsatlar sunuyor. Tarihi dokusu bozulmamış nadir istanbul ilçelerinden olan şile deniz/orman gibi doğal güzelliklerinin yanında tarihi yapısı ile de önemli bir turizm merkezidir. Şile Cilalı Taş Devri' ne kadar dayanan bir geçmişse sahip bir yerleşkedir.
Ağva hafta sonu tatilcileri için ideal bir tatil yöresi. İş yerinizden izin alamadınız yada işlerinizin yoğunluğundan tatile çıkma fırsatı bulamıyorsanız ağva tam sizlere göre bir yer...

MÖ.VII. yüzyılda Miletoslu denizciler tarafından kurulduğu sanılan Şile yöresi Bthynia Krallığı'nın sınırları içerisinde kalmıştır. İlkçağ'da ilçenin kuzey kesiminde Philee isimli antik bir kent bulunuyordu. Bu kent deniz kıyısındaki kumsalın hemen ardında yükselen kayalar üzerinde kurulmuştur.
Lydialılar, Persler, Galatlar dan sonra MÖ.I. yüzyılda Romalılar buraya hakim olmuştur. Hıristiyanlığın baskı altına alındığı dönemlerde özellikle MS.III. yüzyılda bazı Hıristiyan grupları Kızılca, İnkese, Gürlek ve Sofular köyleri yakınlarındaki mağaralara sığınmışlardır. Bunlardan Gürlek Mağarası ilk Hıristiyanların Romalılar tarafından hapsedildikleri bir cezaevi olarak kullanılmıştır. Cenevizliler bir süre buraya hakim olmuş ve günümüze ulaşan kalenin o dönemden kaldığı sanılmaktadır.
Özellikle İstanbul'da yaşayan ve kısa yolculuklarla özgün tatil bölgelerine varmak isteyenler için ideal bir merkez. Yerli turizm ve günü birlik seyahatler açısından çok bilinen bir yer olmasına karşın, aslında pek çok az duyulmuş özelliğe sahip. Hem tarihi zenginlikleri, hem outdoor olanakları, hem de doğal güzellikleri söz konusu olduğunda, bilinmeyen yönleri, bilinenlerden daha fazla...Marmara bölgesinin Çatalca-Kocaeli bölümünde İstanbul iline bağlı bir ilçe olan Şile, yaz ayları haricinde çok sessiz ve bakir bir yer.
1990 yılı resmi sayımında 7872 çıkan nüfus kış aylarında 5000 civarına düşer. Sonbaharda özellikle balıkçılık nedeniyle gelen ziyaretçiler, Şile'de daha çok yerleşik halkla karşılaşırlar ve tipik bir Batı Karadeniz balıkçı kasabası atmosferini solurlar. 736 kilometre kare olan ilçe; merkez bucağı dışında 3 bucak, 52 köyden meydana gelir. Merkezi, İstanbul"un yaklaşık 66 km. kuzeydoğusundadır.
Anadolufeneri, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Mahmut Şevket Paşa Köyü, doğusunda Alibahadır köyü ve batısında ise
Poyraz köyünün bulunduğu, ismini burada bulunan deniz fenerinden alan güzel bir köydür.

İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e açılan kısmında Çakaltepe ve Kabakoz koylarmın arasında bulunan küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur Anadolufeneri.
Söz konusu fener 1834 yılında yapılmış ve 1858 yılında Fransızlar tarafından karşı sahilde bulunan fenerle birlikte kule kısmı yeniden düzenlenmek suretiyle işletilmiştir. 1933 yılında Fransızların bu fener üzerindeki 100 senelik imtiyazları kendilerine tazminat ödenmek suretiyle iptal edilmiştir. Fener, denizden yetmiş beş metre yükseklikte olup, her bir saniyede bir beyaz ışık vermektedir.
Köy nüfusu Kafkasya'dan göç edenlerden ve Girit'ten asker olarak gelip yerleşenlerden oluşmaktadır. Köy halkı balıkçılıkla geçinmekte, zaman zaman sebzecilik ve süt hayvancılığı da yapılmaktadır.
Köy sınırları içerisinde ayrıca keçicilik yapılmakta ve çeşitli çiftlikler ve meralar bulunmtakdır. Köyde ayrıca ticari amaçlarla fasulye, kavun, karpuz ve balkabağı yetiştirilmektedir.
Köyün içerisinde 1823-1824 tarihlerinde dönemin Osmanlı Sultanı II. Mahmud tarafından yaptırılan bir çeşme ve 1880 yılında inşa edilmiş bulunan Hamidi Evvel Camii yer almakta, köyün tarihsel kimliğini ele vermektedir. Söz konusu çeşmenin suyu beş kilometre uzaklıktaki Mecitdere suyudur. Anadolufenerinin Beykoz'un merkezine olan uzaklığı on beş kilometredir.

Bununla birlikte, köydeki, içerisinde Yunan alfabesi ile yazılmış mezar taşlarının bulunduğu eski mezarlık köyün tarihinin daha önceki dönemlere götürülebileceğinin işareti olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte köyde zaman zaman çeşitli tarihi kalıntılara da rastlanmakla birlikte henüz köyün tarihi geçmişini aydınlatmaya dönük yeterli arkeolojik incelemeler yapılmış değildir.
Ali Bahadır köyü, geçmişte üzüm bağları ile ünlü bir mesire yeridir. 1936 yılından itibaren köy ormanlarının kamulaştırılmasının ardından köylüler sebzecilik ve süt hayvancılığı yapmaya başlamışlardır. Bunun yanında köylüler çiçekçilik de yapabilmektedirler.
Ali Bahadır köyünde Sultan II. Abdülhamid'in yeğeni Celaleddin Paşa tarafından kurulan bir çiftlik de bulunmaktadır. Bu çiftlik Cumhuriyet'in kurulmasının ardından Vakıflar idaresine devredilmiş, daha sonra da satılmıştır. Köyün dikkate değer bir başka unsuru da Mustafa Paşa merasıdır. Köyde bulunan eski çeşme, Binbaşı suyu olarak nam salmıştır. Ali Bahadır köyünün ilçe merkezine uzaklığı on yedi kilometredir. Köye, su 1969 yılında elektrik ise 1972 yılında gelmiştir. İlçe merkezine 17 metre uzaklıkta olan Ali Bahadır köyünün nüfusunda 1950'lili yıllarla birlikte Kastamonu'dan gelip yerleşen insanların önemli bir payı vardır.
Dereseki Köyü' nün tarihinin on dördüncü yüzyıla kadar gittiği tahmin edilmektedir. Bu köyün, Kırklar Sultan adındaki bir kişi tarafından kurulmuş olduğu oldukça yaygın bir kanaattir. Kırklar Sultan isimli bu şahsın türbesinin dereden yüksekte bulunması hasebiyle zamanla Dereseki ismini alan köy, en temelde Karakulak, Sırmakeş, Deli Osman, Kırklar, Beyaz Pınar, Kirazlı Dermal gibi birbirinden güzel sularıyla ün yapmıştır. Dereseki köyünün bir diğer özelliği de sinesinde birbirinden şahane ve çok sayıda ceviz ağacı barındırmasıdır.